Lübnan'daki olaylar başlayınca Erdal İnönü'nün "Anılar" isimli kitabından okuduğum İsmet İnönü'nün Lübnan hakkındaki bir değerlendirmesi geldi.
Bir liderin doğrulanan öngörüsünü yansıtması nedeniyle sizlerle paylaşmak istedim.Gerçi araya tatilin girmesi nedeniyle biraz geç oldu ama Lübnan yine de gündemde.
Anılar ve Düşünceler 1. cilt sayfa 251
Erdal İNÖNÜ
...........
Gene Orta Doğu'daki sorunlarla ilgili olarak, bir Lübnan Büyükelçisi ile ilginç bir konuşmamız olmuştu. Lübnan'da iç savaşın bütün şiddetiyle ve acımasızlığıyla sürdürüldüğü günlerde idi. Büyükelçi, oldukça karamsar bir havada bulunuyordu. Yakın gelecekte bir düzelme umudu görmüyordu. Bana bir anısını anlattı: Yıllar önce gene Türkiye'de büyükelçilikte genç bir dışişleri mensubu olarak görev yapmış ve o zaman bir kokteylde babamla konuşma fırsatını bulmuş. Babam ona, Lübnan'daki durumu sormuş. Her şey iyidir gibi bir yanıt aldıktan sonra, Lübnan'ın geleceğinden kaygılı olduğunu söylemiş. "Güzel ülkeniz üzerinde komşularınızın tarihten gelen arzuları vardır. Büyük devletlerin çıkar çatışmaları da ülkenizde din ve mezhep farklılıklarını körükleyebilir. Bu tehlikelere karşı Lübnan'ı koruyacak güçlü bir ordunuz ise yok. Bu yüzden geleceğinizi şüpheli görüyorum. Çok dikkatli olmak zorundasınız. " demiş. Büyükelçi, ''Babanızın dediği çıktı, kendimizi bir türlü kurtaramıyoruz" diyerek sözlerini bitirdi. Ben kendisine tekrar: "Bu tehlikelerden, kargaşadan kurtulmanın yolu bütün partilerinizin bir araya gelip yabancılara karşı ortak bir tutum almaları ve kendi anayasal sorunlarını aralarında çözmeleridir. Bunu yapamazlar mı?" diye sorduğumda da başını sallamış: "Benim umudum yok." demişti.
Bu konuşmanın da bana öğrettiği şu oldu: Demek ki, Orta Doğu'da demokrasinin güvenlik içinde yaşayabilmesi için hem güçlü, hem de demokrasiye bağlı bir ordunun varlığı şarttır.
Bir liderin doğrulanan öngörüsünü yansıtması nedeniyle sizlerle paylaşmak istedim.Gerçi araya tatilin girmesi nedeniyle biraz geç oldu ama Lübnan yine de gündemde.
Anılar ve Düşünceler 1. cilt sayfa 251
Erdal İNÖNÜ
...........
Gene Orta Doğu'daki sorunlarla ilgili olarak, bir Lübnan Büyükelçisi ile ilginç bir konuşmamız olmuştu. Lübnan'da iç savaşın bütün şiddetiyle ve acımasızlığıyla sürdürüldüğü günlerde idi. Büyükelçi, oldukça karamsar bir havada bulunuyordu. Yakın gelecekte bir düzelme umudu görmüyordu. Bana bir anısını anlattı: Yıllar önce gene Türkiye'de büyükelçilikte genç bir dışişleri mensubu olarak görev yapmış ve o zaman bir kokteylde babamla konuşma fırsatını bulmuş. Babam ona, Lübnan'daki durumu sormuş. Her şey iyidir gibi bir yanıt aldıktan sonra, Lübnan'ın geleceğinden kaygılı olduğunu söylemiş. "Güzel ülkeniz üzerinde komşularınızın tarihten gelen arzuları vardır. Büyük devletlerin çıkar çatışmaları da ülkenizde din ve mezhep farklılıklarını körükleyebilir. Bu tehlikelere karşı Lübnan'ı koruyacak güçlü bir ordunuz ise yok. Bu yüzden geleceğinizi şüpheli görüyorum. Çok dikkatli olmak zorundasınız. " demiş. Büyükelçi, ''Babanızın dediği çıktı, kendimizi bir türlü kurtaramıyoruz" diyerek sözlerini bitirdi. Ben kendisine tekrar: "Bu tehlikelerden, kargaşadan kurtulmanın yolu bütün partilerinizin bir araya gelip yabancılara karşı ortak bir tutum almaları ve kendi anayasal sorunlarını aralarında çözmeleridir. Bunu yapamazlar mı?" diye sorduğumda da başını sallamış: "Benim umudum yok." demişti.
Bu konuşmanın da bana öğrettiği şu oldu: Demek ki, Orta Doğu'da demokrasinin güvenlik içinde yaşayabilmesi için hem güçlü, hem de demokrasiye bağlı bir ordunun varlığı şarttır.