Bir Soru.. Sizce?

alpasch

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,151
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
arkadaslar,
sizce assagidaki konusma metni kime aittir?

not:metindeki isimleri cikardim (googledan arama yapma imkani vermemek icin)

"Bu gece, ulu konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken, duygum, tükel özgü bir kıvançtır.

Burada kaldığınız uzca sizi sarmaktan hiç durmıyacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankusunu bulacaksınız.

İsveç, Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, onu, bu iki ulus, ünlü, sanlı, ünlü, sanlı özlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır.

Ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini o denlü yaltırıklı yöndemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özence değer değildir.

Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar, bugün, en güzel utkuyu kazanmıya anıklanıyorlar: baysal utkusu.


Yetmiş beşincidoğum yılında oğuz babanız bütün acunda saygılı bir sevginin söyüncü ile çevrelendi. Genlik, baysal, içinde erk sürmenin gücü işte bundadır.

Ünlü babanız'ın gönenci için en ısı dileklerimi sunarken, tüzün İsveç ulusunun gönencine, genliğine içiyorum.”
 

iceboy

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
2,397
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Atatürk ümüz kadar asil bi insan dünyaya bir kez daha gelemez.
 

alpasch

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,151
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Güneş Dil Teorisi, Atatürk'ün Türkçeyi kurtaran teorisi



Güneş Dil teorisinin diğer ismi Güneş Dil Nazariyesidir. Adından da anlaşılacağı üzere bir teori olan bu varsayım Ulu Önder Atatürk tarafından 1930'lu yıllarda Türkçenin içine saplandığı derin bataklıktan ve çıkmazdan kurtarmak amacıyla ileri sürülmüştür.
1930 yılından önce dil ile ilgili asıl amaç kökeni itibariyle Türkçe olmayan kelimeleri dilimizden atmak, yerine yeni kelimeler türetmekti. Özellikle cumhuriyetin ilanından sonra devrimlere hız veren Atatürk, dil devrimini de başlatmış ve kurduğu Dil Kurultayı'na(bugünkü Türk Dil Kurumu) bütün kelimelerin kökenlerinin tespit edilip yabancı kökenlilerin atılmasını, yerine yani kelimeler türetilmesini tavsiye etmiştir. Dil Kurultayı Atatürk'ün bu emriyle büyük bir heyecanla bu tasfiye hareketine başladılar ve yerine yeni kelimeler türettiler. Bu kuruldaki Profesörlerin göz ardı ettikleri bir husus vardı. Türkçede kelime türetmek MÖ.5. yy. beri belirli kurallara göre yapılmaktaydı. Kurultay maalesef kelime türetme esnasında mevcut kuralları dikkate almamıştır. Ayrıca türetilen kelimelerde asıl amaç ve kritik nokta bu kelimeleri halkın kabul etmesidir. Türetilen bu kelimeler halk tarafından kabul görmemiş ve kullanılmamıştır.

Bu durum öyle bir hal almıştı ki, eski kelimeler yasaklandığı için, o dönemde çıkan günlük gazetelerde bile aksamalar oluyordu.
Atatürk şüphesiz çok zor günler geçirdi. Fakat bu çıkmazın oluşturduğu bunalım Gazi'nin en zor günleridir.

Yeri ve zamanı gelmişken bu konuyla ilgili okuduğum bir anıyı anlatmak istiyorum:

eski kelimelerin yasaklandığı o dönemde gazetecilik yapan Falih Rıfkı Atay Atatürk'ün sofrasında bulunduğu bir akşam biraz mahcup, biraz korkarak Gazi'ye şunları söyler:

-Paşam, haddim olmayarak size bir şey söyleyeceğim. Bu eski kelimelerden her şeyi yasakladınız bari "şey" kelimesini yasaklamayınız. Bu millet için ölen şehitler bugün mezarlarından kalksa söyleyecekleri ilk kelime "şey" dir paşam. "Şey" o kadar türkçe olmuştur. Atatürk Atay'ı dinledikten sonra şunu söyler:

- Çocuk dili bir çıkmaza soktuk

Atatürk bu sorunla karşı karşıya kaldığı yıllarda Viyanalı Doktor Hermann Kvergitsch'in bir kitabını okur. Burada dil teorisinden bahseden Hermann'ın bütün kelimelerin güneşin oluşumu kadar eskiye dayandığı fikri Atatürk'ü çok etkiler. Bir gün sonra sabah Dil Kurultay'ını acil olarak toplar ve okuduğu bu kitaptan bahseder."Beyler" der. "Şüphesiz dili bir çıkmaza sokmuşuzdur. Fakat şu bir gerçektir ki Türkçe dünyada en eski dillerden birisidir ve kelimelerin oluşumu da güneşin oluşumu kadar eskidir. Yani bugün kullandığımız kelimeler aslen Türkçedir ve diğer dillere bu kelimeler zamanla bizim dilimizden geçmiştir. Bu teorinin adı güneş dil nazariyesidir.

1930'larda Atatürk'ün ortaya attığı bu teori O dönemde dili saplandığı bataklıktan çıkarmış ve bütün kelimelerin kökenine bakmadan Türkçeleşmiş olduğundan kullanılmaya başlanılmıştır.

Şüphesiz bu bir teoridir ve kısmen de saçma bulunabilir. Fakat bu Teori günümüzde dahi yıkıcılığını sürdüren Öztürkçecilik faaliyetlerine karşı 76 yıl önce Atatürk tarafından verilmiş iyi bir cevaptır.

1) Güneş Dil Kuramı insanların konuştuğu dillerin kökeni konusunda ortaya atılmış bir kuramdır.

2) Bu kurama göre bütün diller tek bir dilden oluşmuş, gelişmiş ve ayrışmıştır.

3) Bu dil Türkçedir.

4) Bu kuram, hâlen var olan benzer birçok kuramdan biridir.

5) "Bilimsel" bir kuramdır. Yani bilimsel yöntemler ve kanıtlarla ortaya konmuştur. Yine zamanla, bilimsel yöntemlerle çürütülmüştür.

6) Bu çürütülme kuramın geçersizliğini ortaya koyar, yöntemsel yanlışlığını değil. Tıpkı Lamark'ın evrim kuramı gibi. Ama tabii, dilbilimin dirimbilimden yöntemsel olarak daha öznel olduğunu asla akıldan çıkarmamak gerekir.

7) Bu kurama "saçma" demek uygun değil, çok yanlış...
 

alpasch

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,151
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Güneş Dil Teorisi


Güneş-Dil Teorisi, 1930’lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından desteklenen ve bizzat geliştirilen dil teorisidir.
Bu teorinin kaynağı Atatürk tarafından not olarak hazırlanmış olan Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik Bakımdan Türk Dili isimli kitabın 7. sayfasında da söylenildiği üzere Dr. Phil. Hermann F. Kvergić'in La Psychologie de Quelques Elements des Langues Turques (Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi) isimli, Fransızca yazılan 41 sayfalık basılmamış eseridir. Bu tez, yazarı tarafından 1935 yılında Viyana’dan Atatürk’e gönderilmiştir. Teorideki esas fikir bizzat Atatürk tarafından geliştirilmiş ve teori olarak sunulmuştur.


Türk Dili Tetkik Cemiyeti

12 Temmuz 1932'deki Tarih Kongresi'nin hemen ardından, Atatürk, 'Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurmuş, dilde de birlik sağlanması için adım atılmasını sağlamıştır. I.Türk Dil Kurultayı, 26 Eylül 1932 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nda toplanmıştır.
Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulduğu zaman Atatürk’ün önünde yakın geçmişin iki dosyası duruyor. Bir tanesi 1928 yılında yapmış olduğu Yazı Devrimi. Bir tanesi de Kubilay olayı, yani gerici ayaklanması. Dolayısıyla Atatürk yazı devriminin güçlenmesi ve köklenmesi için belirli bir kültür hareketinin olmasını istemekteydi.

Dil bir iletişim aracıdır ve her dil, kendisini oluşturan topluluğun iletmek ihtiyacında olduğu anlamları iletmeye yeter. İletilecek yeni anlamlar belirirse, dil de, kendi bünyesi içinde, bu anlamları taşıyacak yeni biçimler bulabilmektedir.
Bu kongrede, dildeki Arapça ve Farsça kelimelerin yanı sıra bölgeler arasındaki lehçe farklılıklarının da ortadan kaldırılması için İstanbul Türkçesi örnek alınarak çalışmalara başlanmıştır. Yapılan çalışmalar Belleten adlı dergide yayımlanmıştır.

Güneş-Dil Teorisi – Amaç


Güneş-Dil Teorisi, adından da anlaşılacağı gibi bir teoridir ve hangi şartlarda ortaya atıldığına bakmak gereklidir. Bugünden Güneş-Dil Teorisi’ne bakarsak, birtakım yanlış değerlendirmelere sapılabilir. Bu tür çalışmalar aslında Osmanlı döneminde başlamıştır. Mustafa Celalettin Paşa’nın , Samih Rifat’ın, TDK’nin kurucu başkanının da, böyle çalışmaları olmuştu.

Hermann Kvergitsch’in teorisinin ana fikri Türk dilinin dünyada esas bir dil olduğu ve dünya dillerindeki birçok kelimenin de Türkçeden türediği şeklindedir. Çok iyi Fransızca bilen Atatürk Bu teoriyi okuduğu zaman tamam aradığımı buldum madem ki Türk dili dünyanın temel dillerinden birisidir ki gerçek de budur. Dünya dillerindeki birçok kelime bu teoriye göre Türkçeden çıkmıştır. O hâlde bizim dilimizin içerisinde kullanılan ve yabancı asıllı olduğu iddia edilen kelimeleri atmamıza gerek var mı? Yok. Onlar da dilde kullanılsın düşüncesine hâsıl olmuştur.

Dil, bir halkın veya ulusun sahip olduğu yaşam tarzını ve kültürünü tanımak için önemli bir etmendir. Güneş Dil Teorisinin tarih içerisinde oynadığı rol ve anlam Atatürk Devrimleri'nin ideolojik hattını anlamak açısından çok önemlidir. Türk Tarih Tezi'ni ve Güneş Dil Teorisi'ni basit bir milliyetçi hezeyan olarak değil Atatürk Devrimleri'nin yıktığı düzenle ve Avrupa merkezci tarih teorileriyle hesaplaşma çabaları olarak değerlendirmek gerekiyor. Böylelikle hem ümmetten millete geçilmek hem de Batı karşısında kendisini ezik hisseden mazlum bir millete özgüven aşılanmak istenmiştir.


Güneş Dil Teorisi-Süreç


Türkçenin diğer dillere kaynaklık ettiği düşüncesi 1932’deki Birinci Türk Dil Kurultayı’nda adı konmadan bazı bildirilerde ortaya atılmıştı. Dil devrimi başladığında, önce dildeki bütün yabancı sözcüklerin atılması gerektiği gibi bir düşünce hâkimdi. Dilin söz varlığına girmiş, anlamını herkesin bildiği ve kullandığı, ama kökenini bilmediği, günümüzde de kullandığımız pek çok sözcüğün atılması gerektiği dile getirilmiştir.


1935 yılına gelindiğinde, yine herkesin anlayamadığı bir dil ortaya çıktı. Zaten Osmanlı Türkçesinden şikâyet şuydu: Yazılıp da konuşulamayan bir edebi Türkçe, bir de konuşulup yazılmayan halk dili vardı. Bunun birleştirilmesi gerekiyordu. Dil devriminde de amaç buydu zaten. Bunda da büyük ölçüde başarı sağlandı.


III. Türk Dil Kurultayı 24–31 Ağustos 1936 tarihleri arasında yapılmıştır. Yurtdışından gelen 13 dil bilgininin de katılımıyla gerçekleşen kurultayda, cemiyetin adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilmiştir. Bu kurultayda, çalışma esasları, diğer iki kurultaydakinden farklı olmuştur: Artık Güneş Dil Teorisi (özleştirmeye ret, yaşayan dile dönüş) üzerinde durulmaya başlanmış, yabancı kelimelere Türkçe karşılık aranmasına son verilerek yaşayan dil kabul edilmiştir.
 

iceboy

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
2,397
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
şu anki İsveç kralının henüz veliahtken ülkemizi 1934 yılında ziyareti sırasında Ata mızın yaptığı konuşmadır. konuşmanın anafikrini kısaca söylersem, Ankara yı "yarının büyük başkenti" vizyonuyla kuruyordu Atatürk.gündemdede müzik ve dil vardı.
 

alpasch

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,151
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Türk Dil Devrimi’nin Yeni Boyutu


GÜNEŞ DİL TEORİSİ


Atatürk Türk Dil Devrimi'ni tasarlayıp gerçekleştirirken doğal olarak etkisi yüzyıllarca sürecek bir iş yaptığının bilincindeydi dersek yanılma payımız çok az olur kanısındayım. O'nun gibi ileri görüşlü bir lider için böyle düşündüğümüzden dolayı hiç kimse de bize eleştiri gözüyle bakamaz sanırım. Max Müller'in '' Bir bilim kurumunun tartışmaları sonucu yaratılmış, ancak bir başına kalmış insanın Türkistan bozkırlarında yaratılıştan kaynaklanan yasalarla yarattığı anıtı, hiç bir bilim kurumu yaratamaz '' diye nitelediği ve yabancı unsurların yüzyıllar süren saldırılarıyla iğdiş edilmiş bir dili Türk Dil Devrimi'yle yeniden kendi benliğine kavuşturma düşüncesi ve eylemi Türk İnkılâbı karşıtları tarafından bile yadsınamaz. Türk Dil Devrimi'nin mayası olan Güneş Dil Teorisi'nin O'nunla özdeşleşmesi kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Öyleki '' İbrahim Necmi Dilmen'in DTCF'nde vermekte olduğu Güneş Dil Teorisi dersini Atatürk'ün ölümünün hemen ardından kesmesinin nedenini soranlara: 'Güneş öldükten sonra onun teorisi mi kalır' demesi bunun en somut kanıtıdır.


Atatürk Türk İnkılâbı’nın düşünce ve savaş aşamalarını başarıyla geçmiş ve son aşama olan devrimlere gelince iki büyük tezi odak noktası alarak Batı Medeniyeti'nin karşışına/yanına dikilmiştir. Bu iki tez; TÜRK TARİH TEZİ ve GÜNEŞ DİL TEORİSİ'dir. Bu iki tez olmasaydı BATI kazandığımız zaferi ve özgürlüğümüzü hiç bir zaman kabullenmeyip Sevr'i ısıtıp ısıtıp önümüze koyardı. Nitekim bu yöndeki çalışmaların çoğunda caydırıcı güçlerimiz olan ordumuz ve ekonomimizin yanında bu iki tezin etkinliği gözden kaçmıştır. Türk Tarih Tezi bizim konumuz olmaması nedeniyle bir kenara bırakılıp burada yalnız Güneş Dil Teorisi'ni irdelemeye çalışacağız.
Neydi bu GÜNEŞ DİL TEORİSİ? Yeni kuşakların adını bile bilmediği bu teori bir ulusun yeniden dirilişinde kültürel temel taşlarından biridir. Güneş Dil Teorisi 1936 yılında III. Türk Dil Kurultayı'nda sunulmuştur. Zaman içinde teorinin birçok yorumu ortaya çıkmıştır.
Birinci yorum Türk Tarih Tezi paralelinde gelişmiştir: Uygarlık Orta Asya'da doğmuş ve Türkler tarafından dünyaya yayılmıştır. Bunun sonucu olarak da Türkçe başka diller için bir kaynak olmuştur. Doğaldır ki Türklerin gittikleri yerlerin dillerinde Türkçenin etkisi vardır.


İkinci yorum: Güneşin ilk insanlarda bıraktığı etkinin dillerini oluştururken de kendini hissettirdiği görüşündedir. İnsanlar güneşi ilk gördüklerinde normal olarak 'ağ' dediler ve tüm temel anlamları da bu sözcükten türettiler.

Üçüncü yorum da teorideki güneşin Atatürk olduğu konusunda birleşiyor.

Bu teoriden sonra Dil Devriminin şimdiye dek geçirdiği aşamalar herkesçe bilinmektedir. (T.D.K., Tarama Sözlüğü, Arılaştırma çalışmaları vb.) Ama Dil Devrimimizde bir kaç nokta herkesin gözünden kaçıyor. Dil Devrimimiz kim ne derse desin bitmedi, hala sürüyor. Gerçekte canlı bir varlık olan dilin değişiminin sona ermesi düşünülemez. Türkçedeki değişimin, Atatürk'ün düşünce, ilke ve kurumlarının yaşadığı bir Türkiye'de onun gösterdiği hedeften saparak devam ettiğini düşünmek insafsızlık olur: Türkçe onun çizdiği yolda değişip gelişmektedir.

Son yıllarda teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz sonucu olarak dünyamız küçülmüş küreselleşme gibi kavramların ışığında yeryüzü bir köye dönüşmüştür. Dünyayı küresel bir köy olarak görmemizde teknolojiden sonra en büyük etken insan düşüncesinin yerelden genelle uzanmasıdır. 20.yüzyılda siyasal sistemlerden ticari ürünlere kadar her şey yerel sınırlarından taşıp tüm dünyaya yayılma eğilimi göstermiştir. Rönesans ve Reformla başlayan bu yayılma eğilimi Nazilerle bir ivme kazanmış, soğuk savaş yıllarında demokrasi ve sosyalizm çatışmasıyla doruğa ulaşmış, teknolojik ürünlerin dış satımıyla çılgınlık haline gelmiştir. Bugün tüm dünyada CocaCola içebilir, Mc Donalds'da hamburger yiyebilir, Toyota marka otomobille gezebilir, Lewıs pantalon giyebilir, C.Dior parfüm kullanabilirsiniz; üstelik her yerde aynı standartta bu ürünleri elde edebilirsiniz. Yedikleri, içtikleri, giydikleri ayni olunca insanlar da uzaktan bakınca bir farklılık bulmak olası değildir. Uzaktan olası değildir ama yanına gidince, elini sıkıp ya da dokunup -Merhaba deyince. Düşünün herhangi bir yerde bir Mc Donalds, önünde Toyota otomobiller, içinde Lewis pantalon giymiş CocaCola içip hamburger yiyen ayrı uluslardan onlarca insan. Konuşmadığınız sürece onların hangi ulustan olduğunu anlamanız çok zordur. İşte burada dilin önemini belirtmeye gerek var mı? Ya bir gün diller de CocaCola ya da Lewis pantalon gibi ihraç edilirse? Şimdi herkesin bu işin yüzyıllardır yapılageldiğini söylediğini duyar gibiyim. İngilizce, Almanca, Fransızca yıllardır ihraç ediliyor. Bu ihracat işinin birçok boyutunun olması önemini daha da artırıyor: Ekonomi açısından bakarsak bu dillerin konuşulduğu ülkeler öğretmen, dil laboratuarı, ders materyalleri ''kitap, kaset vb.'' satıyor. Bu dilleri öğrenmek için ülkelerine gelenlere kurs yanında her şeyi sattıklarına söylememize gerek var mı? Kültürel açıdan bakarsak gelenek, görenek, düşünce sistemi ve dostluk evet dostluk, arkadaşlık, yakınlık satılıyor. Siz hiç iyi İngilizce bilen bir İngiliz ya da Amerikan düşmanı gördünüz mü? Unutmayın ki bilmek yakınlık, sevgi ve muhabbet getiriyor.




GÜNEŞ-DİL KURAMI NEDİR?



"Güneş-Dil Kuramı diye anılan görüş, dillerin ortaya çıkışı, felsefesi, psikolojisi ve sosyolojisine ilişkin olarak öne sürülmüştü. Bunda da en büyük etken, o yıllar Avrupa’sında bu konuda çok değişik kuramların ortaya atılmasıydı.

Bir Cizvit papazı olan Sümerolog H. Barenton, Sümerceyi bir anadil olarak değerlendiriyordu. (...) Kitabının 1. Cildinin başlığı, Sümercede korunmuş olan dillerin ilkel kökleri, ikinci cildin başlığı da bunların Sümerceden türeyişi idi. H. Barenton Paris'teki Türk Büyükelçiliğinden Atatürk'ün dil çalışmalarına önem verdiğini öğrenince özel bir mektupla birlikte ona kitabını göndermişti.

Almanya'da Ernest Böklen de 1922'de yayımladığı kitabında dillerin kökenine ilişkin olarak bir A-Dil Kuramı öne sürmüştü. Viyana Üniversitesinde Doğu dilleri üzerine doktora yapmış olan Hermann F. Kvergic ise 1935 Ocak ayında hazırladığı 'Türk dillerindeki bazı öğelerin psikolojisi' adlı incelemesini Atatürk'e göndermişti. 41 daktilo sayfası tutan ve 55 bölüme ayrılmış olan bu yazı Atatürk'ü fazlasıyla ilgilendirmişti. Olayların tanığı Dilaçar'ın aktardığına göre Güneş-Dil kuramı, işte bu metin üzerindeki çalışmalar sonucunda Avrupa'daki diğer incelemeler de dikkate alınarak ortaya çıkmıştı.

Güneş-Dil Kuramında, ilk sözcüklerin ve genel kavramların güneşten kaynaklandığı varsayılıyordu. Dilin doğuşunun duygusal haykırışlara dayandığı, en doğal haykırışın 'Ağ!' olup bunun da güneşin adı olduğu kabul ediliyordu. Ancak böyle bir kuramın öne sürülmesindeki amaç, Türkçeyi özleştirmekten vazgeçme değil, Türk Tarih Tezine paralel bir Dil Teorisi/ Kuramı kabul etmek idi: Türkçe, Türk uygarlığı ve kültürü kadar eski ve bir anadildir. Türk dili, taş ve maden devirlerinde kültür sözcüklerini göçlerle yeryüzündeki dillere yayan eski ve büyük bir kültür dilidir.

Kuramın kökenleri bilinmeyen Arapça ya da başka dillere ait sözcüklerin Türkçe sayılması gibi bir yönde de kullanıldığı görülmüştü. Ama 1935'te başlayan ve Türk Dil Kurumu'nun 1936'daki üçüncü kurultayında kabul edilen Güneş-Dil Kuramının uygulamada kimi kez aşırılığa kaçıldığı ve bir çıkmaz yarattığı görülünce bundan vazgeçilmişti."

Atatürk'ün ulusçuluk anlayışına değil, "dine ve ırka" dayalı Milliyetçiliğe sarılanların, dil devrimini karalamak için kullandıkları Güneş-Dil Kuramı, birkaç yıl Türkiye'deki bilimcileri uğraştırmış, sonra tarihin sergenlerindeki yerini almıştır.
 

alpasch

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,151
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
şu anki İsveç kralının henüz veliahtken ülkemizi 1934 yılında ziyareti sırasında Ata mızın yaptığı konuşmadır. konuşmanın anafikrini kısaca söylersem, Ankara yı "yarının büyük başkenti" vizyonuyla kuruyordu Atatürk.gündemdede müzik ve dil vardı.
bu konusmadan sonra bu teori de duraksamaya giriliyor ve rafa kaldiriliyor. cünkü insanlar birbiri ile anlasamaz duruma geliyor...

fakat o yillar icin mükemmel bir calisma...
 

iceboy

Kayıtlı Kullanıcı
Bilgi Girilmemiş
Katılım
22 Ocak 2007
Mesajlar
2,397
Tepki puanı
0
Puanları
0
Siteyi ziyaret et
Atamızın ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteren bi örnekti bizimle paylaştığın yazı..bi kez daha andım Ata'm ı sayende,bi kez daha hatırladım.
 
Üst